Atatürkün Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır diye bir lafı ..


Daha birçok konu, politika, yaklaşım var. Şu tek konu üzerinden bile bakıp basit değerlendirme yaptığımızda “mevzubahis vatan, millet olduğunda, gerçekten gerisi teferruat mı oluyor?” diye sormadan edemiyor insan… Ben kişisel olarak CHP’yi destekleyen, hatta parti üyesi olan bir kişiyim. Ama burada bahsettiğim konu, siyasi partiler, liderler, kişiler üzerinde, tüm toplumu ilgilendiren bir konu. Gerektiğinde CHP, AKP ile ortak çalışma yürütebilmeli; AKP, CHP ve diğer muhalefet partileriyle birlikte hareket edebilmeli… Belki de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oynamak istediği “ülkenin yegane lideri” rolünü, bu minvalde işleterek, siyasi partileri ve uygulamaları bir araya getiren kişi olarak, bir devlet adamı sorumluluğuyla yürütebilir, yürütmeli…


Mevzubahis Vatansa Gerisi Teferruattır

Hayat, teferruat değil mi? “Çıplak hayat”tan fazlası olan hayat… İnsanları emek ederek var ettikleri, yaşamaya değer olan hayat, teferruatta. Dünyayla ve öteki insanlarla meşgul olmak, onlarla sahici bir ilişki kurmak, teferruata dalmadan, teferruata ehemmiyet vermeden, teferruat üretmeden olur mu? Gülten Akın’ın Ayrıntılar İlâhisi [1] nasıl başlıyor: “Ben neyi kimden aldım, nerden aldım/ her şeyi bir yerden aldım…”

Bu söz, Türk Kurtuluş Savaşı’nın zorlu koşullarında, ulusun topyekûn bir direniş içinde olduğu dönemde anlam kazanmıştır. Atatürk, bu ifade ile bağımsızlık ve özgürlük için savaşan bir ulusun, siyasi görüşlerden, kişisel menfaatlerden veya herhangi başka bir unsurdan önce, vatanın bütünlüğünü korumak gerektiğini anlatmıştır. Vatanın varlığı tehlikedeyse, diğer tüm meseleler ayrıntıdan ibaret hale gelir ve ortak hedef, ülkenin bağımsızlığını savunmak olmalıdır.

Söz Konusu Vatansa Gerisi Teferruattır Peç Arma

Atatürk’ün “Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” sözü, vatanın her şeyden önce geldiğini ve vatanın varlığı söz konusu olduğunda diğer tüm unsurların ve çıkarların ikinci planda kaldığını vurgulamaktadır. Bu cümle, ulusal bağımsızlığın, egemenliğin ve halkın özgürlüğünün, kişisel ya da ideolojik çıkarların ötesinde en önemli değer olduğunu ifade eder.

"Gerek malımı, gerek canımı feda etmek dâhil vatanıma hizmet etmeye çalışırım. Servetimi makamımı şöhretimi terk ederim. Baktım ki, sorunlarına çare bulamadım. Baktım ki, bu işi benden daha iyi yapacak biri var. Baktım ki, mevzubahis vatandır. Benim için gerisi teferruattır" deyip iktidarı saltanatı bırakan nefisini ayakları altına alan bir siyasetçi gördünüz mü?

Mevzubahis vatansa; gerisi teferruattır

Gelelim "mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır" sözünün anlamına: Gerektiği zaman vatanım için hiçbir fedakârlıktan kaçınmam demektir.

Ülkemizde kısır siyaset tartışmaları, halkı oyalayan boş mevzular, kutuplaşmalar, bizden olanlar – olmayanlar yaklaşımları, sert ve kırıcı siyasi üslup, git gide artan gerilim ve buna benzer şeyler artık teferruat haline gelmeli. İktidar ve muhalefet neden bir olmuyor, neden olmasın? Amaç üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?

Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır

Sevilay Çelenk, Haziran’da bir yazısında en yalın soruyu sormuştu: “Her şeyin ve herkesin gerekirse ‘teferruat’ sayılabildiği bir yer yine de vatan mıdır?” ()

Mevzubahis vatansa, gerisi teferruattır“… Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar önce söylediği bu söz, çok değerli ve çok anlamlı… Şimdilerde, genelde milliyetçiliği bir etiket olarak kullanan ve milliyetçiliğin sadece bir grubun veya zümrenin tekelinde olduğunu düşünen, iddia edenlerin sıkça kullandığı bir söz oldu. Bu durum bu sözün biraz içini boşaltıyor, basitleştiriyor gibi görünse de çok önemli ve anlamı fazla olan bir söz…


Söz konusu Vatansa gerisi teferruattır…

Şubat başında (tam da Türk Tabipleri Birliği yöneticileri gözaltındayken) yapılan bir haberde, sınırda görev yapan hekimlerden birinin: “Burada söz konusu vatansa gerisi teferruattır” dediği aktarılıyordu. Can değeri peşinde, her bir uzvun iç düzenindeki mikroskobik teferruata, ufak bir sinir seğirmesinin bize söyleyebileceklerini anlamaya ömürler yatıran bir meslekten söz ediyoruz.

Mevzu bahis Vatansa gerisi teferruattır.

Yakın zamanda bu söz, Afrin harekâtı vesilesiyle defaatle tekrarlanıyor. Zaten, bir ‘harp hali’ sözü değil mi bu? Beka alarmı veren söz… () (Gerçi, askerlik işi de müthiş bir teferruat titizliği icap ettirmez mi? İyi strateji, ‘tümdengelimci’ bir kesip atmayla değil, teferruattan süzülmüş bilgiyle kurulmuyor mu?)

Mevzubahis Vatansa Gerisi Teferruattır

Yeni Türkçesi: ayrıntı. Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğü, cümlede içinde kullanımını şöyle örneklemiş: “Mustafa Kemal teferruat ile uğraşmayı sevmezdi (F. R. Atay)”. Ayrıntı, TDK’da şöyle açıklanıyor: Bir bütünün önemce ikinci derece olan ögeleri. Teferruat, tafsilat. Ayrıntı kelimesiyle ilgili, Nişanyan Sözlüğü’nün uyarısını aktarmalıyım: “Gezinti, kuruntu, sıkıntı vb. sözcüklerinden yanlış analoji yoluyla türetilmiş” olduğuna dikkat çekiyor bu uyarı: “bu sözcükler +In- ekiyle inşa edilmiş dönüşlü fiilden türer (gezin-ti). Oysa ayrınmak fiili anlamsızdır.” Görülen o ki, teferruatın yeni-Türkçeleştirilmesine pek özenilmemiş – “teferruattır” gözüyle bakılmış!

Mevzu vatan ise gerisi teferruattır

Son kitabı 'Ama Hangi Atatürk?' ile Atatürk hakkında bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırmalardan birine imza atan Taha Akyol 'ulusalcıları' üzecek. Akyol, milliiyetçi-ulusalcı çevrelerin son dönemde en sık kullandığı ve Atatürk'e ait olduğu iddia edilen 'Söz konusu vatansa gerisi teferruattır' sözünü Atatürk'ün söylediğine dair ortada bir belge olmadığını söylüyor.

Söz konusu vatansa gerisi...
Bir süredir çeşitli internet sitelerinde görüyordum. Önceki gün de İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak'ın konuşmasında gördüm; Atatürk'ün sözü:
"Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır."

...Üzerinde durmak istediğim husus, Sayın Parlak'ın başörtülü kızların okumasına karşı yaptığı konuşmayı, "Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır" diye bitirmesi, öğretim üyelerinin de bunu büyük coşkuyla alkışlamasıdır.
Başörtülü kızların okuma özgürlüğüne sahip olup olmaması niye "vatan" meselesidir?! Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözü daha uygun düşmez miydi?!.
Neyse... Daha önemlisi, bu sözü Atatürk'ün söyleyip söylemediğidir.

Belgesi açıklanmalı
Atatürk'ün konuşma ve yazışmaları üzerinde araştırmalar yaptım, ben böyle bir sözüne rastlamadım. Dikkatimden kaçmış olabilir; benim ulaşamadığım bir kaynakta yayımlanmış da olabilir. Sayın Rektör veya başka bir araştırmacı Atatürk'ün bu sözü nerede, ne zaman söylediğini ve konuşmasının tam metnini açıklarsa çok iyi olacak; Atatürk'ün hangi bağlamda bu şekilde konuştuğunu ancak o zaman anlarız.

Atatürk vatanı kurtarmak için savaşırken de başka şeyleri "teferruat" saymamıştır: TBMM, hukuk, meşruiyet, siyaset, diplomasi gibi şeyleri asla "teferruat" diye görmemiş, aksine, çok önem vermiş, hele TBMM'yi baş üstünde tutmuştur.
Onun için "Gerisi teferuattır" dediğini sanmıyorum, dediyse bundan kastı ancak şahsi çıkar, hatta şahsi hayat falan olabilir.
Ferdi ve milli hayatta fevkalade önemli olan değerleri ve kurumları "teferruat" durumunda gösterebilecek bu tür soyut alıntılardan, genellemelerden sakınmak gerekir.
Kuran ayeti de olsa, Einstein'ın bilime dair sözü de olsa, Atatürk'ün vecizesi de olsa, bağlamından kopararak veya farklı bağlamlara taşıyarak slogan gibi kullanmak yanlıştır.
Dini ve pozitivist bağnazlıklar böyle oluşur.

Meşruiyet ve hukuk
Atatürk bir defa Sakarya Savaşı, ikinci defa Büyük Taarruz öncesinde TBMM'yi kapatmayı düşünmüştür. Çünkü, Mustafa Kemal'in savaş şartları sebebiyle istediği "fevkalade yetkilere sahip başkumandanlık" kanununu Meclis kabul etmiyordu.

Fakat Mustafa Kemal, Meclis'e dayanmayan bir mücadelenin meşruiyetini kaybedeceğini görerek Meclis'i kapatmamış, aksine, ilkinde iknayı, ikincisinde ortalama bir formülde uzlaşmayı tercih etmiştir.

Türkiye bir "Baas cumhuriyeti" olmadıysa bunun temelinde hem kurtuluşun, hem kuruluşun TBMM'ye dayanmış olması vardır.

Eminim ki Prof. Parlak da Meclis'e, hukuka, demokrasiye, özgürlüğe saygıyı asla "teferruat" saymıyordur.
Yanlış algılamayla bu değerler ve kurumlar "teferruat" gibi görülmesin diye 'tavzih' gereğini duydum.

Söz konusu vatansa gerisi...